25.02.2009

bir 19:30 hikayesi

19:30'a zor yetiştim. Koştum. Deniz otobüsüne binip, kenar koltuk bulup oturdum. 5dk nefes almakta zorlandım, Taksim'den metroya koştuğumdan sanırım. Biraz da mide bulantısı, pantolonun düğmesi fena zorluyordu, nedeni göbek olsa gerek. Sabah da giyerken zorlandım ama bunu pantolonun yeni ütülenmiş olmasına bağlamıştım ama ı ıh..sorun ütü değil..
Neyse tüm sıkıntılara, fizyolojik problemlere rağmen 19:30 seferine yetişmenin huzuru var içimde. Evet, artık böyle şeyler mutlu ve huzurlu kılıyor beni. Buna yetişemeseydim, bir sürü sıkıntı,yorgunluk,trafik...Öyle hafife almamalı ama 19:30'a ucundan yetişmeyi..Hayatımın fazladan bir 2saatini trafikte geçirmemiş olmanın motivasyonu var şuan üstümde..Evde yemek saatine yetişmenin mutluluğu..aileyle ufak, eğlenceli sohbet...Gördünüz mü daha neler neler..
Trafik falan deyince, diyorum gitmeli bu güzelim İstanbul'dan..Sırf 19:30'a yetiştiğim için mutlu olmamalıyım ben tüm 24saat içinde. Başka şeyler de olmalı. Tam bu noktada bencilleşiyorum, kimseyi düşünmüyorum.Suçluyum. Bu normal mi, bunları hissedip, harflere dökmem normal mi? Bilmiyorum.

Deniz otobüsünde, iki önümdeki adamın gazetesinden Deniz Seki haberini okumaya çalışmam, yanımdaki adamın şuan yazdıklarımı okumaya çalışması ile aynı mı?
Ya da bunları yazacak kadar boş olmama ne demeli?

Hayatım boyunca daha kaç defa bu 19:30' lara yetişmeye çalışacağım, kaç tanesini kaçırıp, kaç tanesini yakalayacağım, ya da yakalayıp da binmeyeceğim..muamma.

Hiç yorum yok: